Zehra Cigdem Özcan, gündelik hayatin icinden, tanidik yüzlerden, hepimizin asina oldugu evlerden cikardigi karakterlerle okuru duygusal bir salinima sokuyor. Mizah ile trajedinin, hayal ile hakikatin, sevgi ile yoksunlugun ic ice gectigi hikayeler, insan olmanin kirilganligina ayna tutuyor. Bazen bir fareyle, bazen bir kokuya tutunan aniyla, bazen de sadece bekleyerek gecen zamanla
Ama yine de oradaydi o eller. Hala dimdik ayakta olan bir bedenin, hala bosluga birakmaya cesaret edebildigi kanatlariydi. Hülya basini babasindan yana cevirmeden elini uzatip sol elini tuttu adamin. Adam da kizinin elini sikica sardi. Hic konusmadan, öylece kalakaldilar.
Bekliyorsun, hala bekliyorsun. Ama gitti o. Coktan gitti. Artik burada degil. Burada olmayan bir adami bekliyorsun. Hülya yine isik huzmesine bakiyordu. Öyle deme baba. Belki gelir, daha vakit var.