Atalarimiz ne yiyordu Besinlerini ilk kez ne zaman pisirdiler Et yemek ile ataerkil siddet arasinda bir iliski var mi Icinde bulundugumuz uygarlik bir bugday ve ekmek uygarligi mi Yasam ne zamandan bu yana ekmek kavgasina dönüstü Antikcagin sofralarinda neler vardi Ne yiyorsan o musun yoksa neysen onu mu yiyorsun Zenginin söleninden, fakirin ekmegine kadar sinifsal sofra savaslari...
Ilerlemeci bilim uzun yillar insanin tarihsel yolculugunun, karnini doyurmakta güclük ceken akilsiz hayvandan, modern, akilli, tok bir varliga dogru oldugu öyküsünü anlatti. Avci-toplayicilari, tüm gün karinlarini doyurma pesindeki yari-ac ilkeller olarak betimleyen bu bilimsel söylem, elde edilen arkeolojik veriler isiginda nihayet terk edilmeye baslandi. Yiyecek bulmak icin özel bir zamana dahi gereksinim duymayan, günlük hareketliligi icerisinde karsisina cikan yiyeceklerle karnini doyuran avci-toplayici insana kiyasla modern insanin yasami, yemek üzerine kuruludur. Bu yemek uygarlasma süreci boyunca öylesine bir dönüsüm gecirir ki, insani dogadan ve birlikte evrimlestigi diger tüm canlilardan ayirir. Evcillesip, kentcillesmis insanin midesi bedeninden tasar. Yemek artik sinifsal bir ayractir ve bu yolda istah da uygarlasmistir.
Ismail Gezginin milyonlarca yillik insan-besin iliskisi üzerine düsündügü bu calismada, atalarimizin ne yediginden baslayarak bugday uygarligina, ilk evcil tohumlardan hayvan yemeye, antikcagin ataerkil sölenlerinden lezzet tüccarlarina, yemegin iktidarla dogrudan bagina, farkli caglardan gecerek ve türlü türlü sofralara konuk olarak taniklik ediyoruz.