Bir bütün olarak; köyü, köyde yasanmisliklari, kacanlari, kacmak zorunda olanlari, sesini yitirenleri, düsenleri, düsürülenleri anlatiyor kitap. Yer yer otobiyografiyi andiran, hatta birbirinin devami olabilecek hikayelerin cogu beklenmeyen finaliyle okuyucuyu sasirtiyor. Kayip Secerenin en önemli özelliklerinden biri de annenin yitirilisi ve onun verdigi aci. Yazar tam bes öyküsünde bunu konu edinmis. Kimi zaman kanserden, kimi zaman Ermeni katliaminda ölen annenin özlemi bütün kitabi sarmis.
Yazdiklarinda, öykü icinde dogmuscasina bir dogallik söz konusu. Öykülerini arka plan zenginligiyle yasantilar, deneyimler de besleyebiliyor. Yarattigi duygu atmosferi, okurda merak uyandiriyor. Büyük kent yasamiyla yerel yasamlar arasindaki baglantilari da iyi kuruyor. Sunu kesinlikle belirteyim ki, öyküyü öykü yapan incelikleri cok iyi kavramis. Alisilmis birtakim söylemlerin disinda bir öykü dili de yaratabiliyor Erbey.
... Insanlar, onlarin kurmaca icinde yeniden yasanan dünyalari, büyük ya da kücük yasantilar, anlatilan acilarin niteligi, yöreye özgü baskin kimlikler, sorunlarin cografyasi ...
Erbeyin ilk hikaye kitabi Kayip Secerede savas yillarinin insanlarinin hikayelerini kaleme almis. Bu hikayelerde savasin farkli yönlerine rastliyoruz. Savas sadece catisilan yerlerde degil, cok ötelerde de yikimlara neden olabiliyor...
Erbey Kayip Seceresini ariyor. Bu arayis icerisinde cocukluguna dogru duygusal bir yolculuga cikiyor. Anneannesiyle, babasiyla ve annesiyle yüzlesiyor. Berber ciragiyken tanistigi Bileyciye olan sevgisini animsiyor. Aralarindaki sevgi gittikce büyüyor. Bu sevgi 12 Eylül askeri darbesiyle bozuluyor; güzel olan her sey kirilip dökülüyor, kaybediliyor tüm güzellikler