Hayatim boyunca pek cok seyahatname, pek cok da roman ve hikaye okudum. Ayrica yazdim. Bu yüzden seyahat yazisi yazmanin zorluklarini cok iyi bilirim. Hele kitap capinda olursa ve romanla bütünlenirse daha da zorlasir.
Yaklasim sanatsal, gözlem isabetli, kalem kivrak olmali. Gercek hayatla gözlem ve duygu arasindaki iliski saglam kurulmali. Hayal ve hayatin ic iceligini bozmadan yürümeli. Kisacasi her sey, özenli gecisler ve dokunuslarla yerli yerine oturtulmali. Bu da, gözlemle özlem arasinda muhtesem bir uyum gerektirir. Beceri, hatta ustalik ister. Elinizdeki kitabin yazari Vahit Taha Kurutlu, bu zoru basarmis gözüküyor. Gecisler saglam, diyaloglar inandirici, mesajlar tutarli. O topraklar icin ödedigimiz agir bedel, o topraklara karsi duydugumuz derin hasretle ustaca bütünlenmis...
Bize derin hasret soluklari esliginde, sadece okuyup düsünmek kaliyor.
Yavuz Bahadiroglu
Yemeni kimi zaman acikli bir türkü, kimi zaman da hüzünlü atasözleriyle hatirlariz. Osmanlinin bu son karakoluna gönderdigi yigit evlatlarindan bircogu yollarda, cöllerde, savasta sehit olmus, memleketlerine dönememistir. Bu eser aslinda Yemen-Hicaz cephesine gidip de bir daha dönemeyen kahraman askerlerin hikayesi...
1911 yilinda Yemene gönderilen Muhammed Hakkinin macera dolu ve hüzünlü ask hikayesini okurken Yemenin aslinda bizlere uzak olmadigini, uzakliklarin mesafelerle ölcülemedigini bir kez daha görüyoruz. Vahit Taha Kurutlu kardesimi tebrik ediyorum.
Mehmet Bozdag-Dirilis Ertugrul